>/> tatil yerleri,gezilecek yerler,tatil rehberi

7 Şubat 2016 Pazar

Abantta Gezilecek Yerler

4 mevsim gidebileceğiniz bir tatil merkezi olan Abant saklı güzellikleri ile sizi bekliyor. Yaz – kış birbirinden hoş manzaralara sahip olan cennet köşesinde keyifli zamanlar geçirebileceksiniz. Abant’ta gezilecek yerler, yapılacak aktiviteler bölgeyi daha çok sevmenizi sağlayacak.Abant otel fiyatları mevsimsel değişiklik gösterse de uygun fiyatla konaklayabileceğiniz yerler bulabilirsiniz.
İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlere yakın konumda olması nedeniyle hafta sonu kaçamaklarına olanak sağlayan bu bölgeyi keşfetmek çok eğlenceli olacak.
Abant Gölü, 1.28 kilometrekarelik bir alanı kaplıyor. En derin yeri 18 metre. Gölün etrafı çam, köknar, kayın ağaçlarından oluşan ormanlarla kaplı. Göl çevresinde turatmanın keyfi bambaşka. Kışın gölün donduğu zamanların dışında, gölde su bisikleti ve sandalla gezmek mümkün hale geliyor.
İlkbaharda nilüferlerin açmasıyla da masalsı bir görünüme kavuşan Abant’ta unutulmaz bir tatil geçireceksiniz.

Abantta Gezilecek Yerler

Bolu’nun şirin ilçesi Abant gezilecek yerler açısından tamamen doğal güzellikler ile dolu. Çok sayıda tarihi bina ve eser göremeyebilirsiniz. Milli Park ve çevresi sabahları yürüyüş, öğlenleri ise piknik yapabileceğiniz bir yer. Burada bol bol dinleneceksiniz. Abant otelleri ile lüks ve konforlu bir konaklama sizlere bekliyor.  Yine de Abant’ta görmeniz gereken yerler listesi şöyle:
abant
  • Abant Gölü
  • Yedigöller Milli Parkı
  • Örmeci Yaylası
  • Sinekli Yaylası
  • Samandere Şelalesi
  • Güzeldere Şelalesi
Örmeci Yaylası; ahşap evleri ve taş kaldırımlı sokakları ile biliniyor. Özellikle yürüyüş yapmak isteyenlerin seçeneklerinden biri olabilir. Güzel yaylaya kadar yürüyüş parkurunuzu belirleyebilir, dilerseniz sucuk ekmek lezzetini tadabilirsiniz.
Aynı şekilde Sinekli Yaylası da doğa ile iç içe vakit geçirmek isteyenler için ideal. Kampçılara uygun alanlar da bulunan bölgede doğal mantarlar toplanabiliyor. Orman Bakanlığınca “Tabiat Anıtı” olarak tescil edilen Samandere Şelalesi de Abant’ın en güzel yerlerinden. Burada bol bol fotoğraf çekecek, gezinizi ölümsüzleştireceksiniz. Dilerseniz Abant turları ile daha kapsamlı bir tatil programına sahip olabilirsiniz
İsteyen konuklar Bolu kent merkezinde ve çevresinde de pek çok tarihi mekanı ziyaret edebilir.
seben kaya evleri
  • Seben Kaya Evleri,
  • Yıldırım Beyazıt Camii,
  • Süleyman Paşa Camii,
  • Saraçhane Camii,
  • Akşemseddin Türbesi,
  • Orta Hamam,
  • Yıldırım Beyazıt Hamamı bunlardan sadece birkaçı.

Yapmadan Dönmeyin

Bu şirin ilçeye gelmişken dört dörtlük bir tatil geçirmek için yapmanız gerekenler var. Bunlardan bazıları:
abant
  • Abant Gölü kenarı, bir banka oturup huzurun ve sessizliğin tadını çıkarın.
  • Göl etrafını faytonla turlayın.
  • Bisikletle gezin.
  • Kış mevsiminde yamaçlardan aşağı şambrellerle kayın.
  • Yöreye özgü serpme köy kahvaltısından tadın.
  • Kırmızı, iri benekli Abant alabalığı, tadına bakın.
  • Sadece bölgede görebileceğiniz Nilüfer çiçeklerini gözlemleyin.
  • Samandere Şelalesini görün.
  • Yedigöller Milli Parkına uğrayın.
  • Göl manzaralı otellerden birinde kalın.

6 Şubat 2016 Cumartesi

Safranbolu'da Büyüleyici Bir Tatil

  Safranbolu şimdiye kadar tatil için bulunduğum yerlerden en güzeliydi.Tarihi çarşıları,yüzyıllardır ayakta durmuş tarihi konakları,taş yolları,yemekleri,lokumları,esnafının güler yüzlülüğü her şey derinden etkiliyor sizi.Tabi bütün bunları tam anlamıyla yaşayabilmek için mutlaka birkaç gün o tarihi konaklarda kalmak gerekiyor.Biz Dadibra Konak otelde konakladık ve oldukça memnun kaldık otel aslına uygun olarak restore edilmiş ve içi de oldukça güzel döşenmişti.
                                                                                   

Otelde sadece sabah kahvaltısı veriliyor ve oldukça lezzetli olduğunu söyleyebilirim otelin bahçesinde Safranbolu manzarası eşliğinde güzel bir kahvaltı yapabilirsiniz.
                                                                               
                                                                           
  Sıra geldi Safranboluyu gezmeye.Safranbolu iki bölümden oluşuyor biri yeni binaların oluşturduğu Yeni Safranbolu diğeri tarihi yapıların bulunduğu Eski Safranbolu.Eski Safranbolu dört tepenin merkezinde yer alıyor.Yerleşim küçük bir alana yayılmış durumdu yani tüm yerleşimi yürüyerek gezmek mümkün,tüm gününüzü alıyor ama taş yollarda yürümek çok keyifli tabi rahat bir yürüyüş ayakkabısı giymek gerek topuklu bir ayakkabıyla gezmek işkence gibi olur.
   Gezimize bütün Safranboluyu rahatlıkla izleyebileceğimiz Hıdırlık Tepesinden başlıyoruz bu tepede bir türbe ve tesis bulunuyor çayımızı içip Safranbolu'daki tarihi yapıları hayranlıkla izliyoruz bu tepeden Safranboluyu gezme güzergahınızı da belirleyebilirsiniz.                                                                              
safranbolu tepe

  Hıdırlık tepesinden indikten sonra ara sokaklardan yürüyerek Kaymakam evi denilen tarihi binaya geliyoruz burası aynı zamanda bir müze içeride alt katta tarihi çanak çömlekler,değirmenler ve çeşitli aletler bulunuyor üst katta ise eski Osmanlı konağı tarzında döşenmiş odalar bulunuyor.İsterseniz Kaymakam Evinin yanında bulunan mekanda safranlı çayınızı içebilirsiniz.
                                                                                         
kaymakam evi

    Kaymakam Evinin hemen yakınında taş ev bulunuyor biz gitmedik ama şarap satılıyormuş akşamları ise canlı müzik oluyormuş.

                                                                              
taş ev safranbolu

       Kaymakam Evinden sonra ana caddeye çıkıyoruz burada yemek yemek için çeşitli mekanlar bulunuyor 

Mogan Parkı

                                                          
mogan parkı
Dinlenme, piknik ve eğlence gibi ortamlara ev sahipliği yapan Mogan Parkı, yaklaşık olarak 644,979 m² alan üzerinde bulunmaktadır. Çoğunlukla açık ve yarı açık alanları bulunan parkta, sportif ve kültürel faaliyetler de yer almaktadır.
Bu alanda; ahşap kıyı koyu, piknik alanı, koşu ve yaya yolu, marina adası, çocuk oyun alanları, engelli çocuklar için oyun alanı, istasyonlu koşu pisti, basket sahası, 2 adet mini futbol sahası, 3 adet tenis kortu bulunmaktadır.
Mogan gölüne hakim bir tepede toplamda 3000 kişilik bir anfitiyatro ile, 1000 kişilik modern bir nikah salonu barındırmaktadır. Başkentlilerin deniz özlemini kolayca giderebilecekleri Gölbaşı da yine Mogan Parkı’nda bulunmaktadır. Mogan göl kıyısında bulunan ve yaklaşık olarak da 25 metre deniz yüksekliğine sahip olan deniz fenerinin balkonundan gölün tüm güzelliği izlenebilmektedir.
Mogan gölünün Haymana yolu kıyı şeridindeki bölgeye, yaklaşık olarak 4 kilometrelik ahşap biçimli sahil yürüyüş yolu yapılmıştır. Ayrıca, yol üzerine 3 adet seyir terası ve 400 oturma bankı da yerleştirilmiştir. Bunun dışında göl ve doğa manzarasına ev sahipliği yapan park, çocuk alanı, camii, wireless, lavabo& wc, restaurant& kafe gibi olanakları da içinde bulundurmaktadır.
Rekreasyon alanındaki binicilik merkezi, Mogan Gölü Araştırma Merkezi, deniz feneri binası, spor merkezi, çeşitli kafeteryalar, kayıkhane, su deposu, danışma binaları, wc binaları, tenis, golf, kaykay ve bisiklet kulübü binaları da hizmete hazır durumdadır.

Beypazarı Gezilecek Yerler

                                                             
beypazarı

Beypazarı Çarşı: 6 asırlık bir geçmişe sahip olan bu çarşı, çok eski tarihlerde en renkli çarşı olarak da bilinmektedir. Dikiciler Sokağı, Kuyumcular Sokağı, Bedesten Sokak, Şadırvan Sokağı ve Hanlar Önü gibi alanlarda taş binaların yer aldığı ve keyifli vakitlerin de geçirildiği bir çarşı olmaktadır.
İnözü Vadisi: tarihi kalıntıların da bulunduğu bu vadide kişiler Beypazarı’nın bütün güzelliklerini görebilme imkânına sahip olabilmektedir. Çok eski tarihlerde yaşayan insanlara ait olan birçok eşyanın da bulunduğu bu vadide, doğal bir sit alanı olması ile birlikte koruma altına da alınmıştır.
Boğazkesen Kümbeti: İnözü Vadisi girişinde yer alan bu bölge içerisinde Selçuklu zamanından kalan iki mezar bulunmaktadır. Bunun yanı sıra vadiye hâkim olması sebebi ile de eski tarihlerde gözetleme noktası olarak kullanılmış olduğu da varsayılmaktadır.
Beypazarı Yaşayan Müze: Osmanlı zamanında yapılmış olan en güzel mimarilerden biri olarak da bilinen bu müze, zamanın ileri gelen tüccarlarından da sayılan Büyük Abbas Ahmet adı verilen kişinin oğlu olan Abbaszade Ahmet Efendi tarafından yaptırılmıştır. Bu müze içerisinde birçok tarihi el sanatları yapılmak ile birlikte birçok perde oyunu da kişilerin hizmetine sunulmaya devam edilmektedir.
Suluhan Camii: Nasuh Paşa tarafından ve 17. Yüzyılın ortalarında yapılmış olan bu camii, düz tuğla ve yine dikdörtgene benzeyen kesme taşlar ile birlikte yapılmıştır. Bu camii aynı zamanda birince dereceden anıt eser olarak da tescillenmiştir.

Beypazarı

                                                         
beypazarı
  Çok eski zamanlarda birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Beypazarı, Ankara’ya bağlı olan güzide ilçelerden birisidir. Yerleşim yeri olarak uygun olması ve medeniyetlerin bu bölgeyi tercih etmesi ile birlikte birbirinden farklı kültürel izler de bulunabilmektedir. İki ya da üç katlı bir oluşuma sahip olan konakları ile de meşhur olan Beypazarı, el sanatlarının gelişmişliği ile de bilinmektedir. Bu bölgede yaşayan halk; bakır, demir, gümüş, ipek ya da deriyi işlemekte ve ortaya son derece kaliteli ve ince bir işçiliğe sahip olan ürünler çıkarılmaktadır. Kişiler geçimlerini de yine bu el sanatları ile sağlamaktadır.
  Farklı ve sadece Beypazarı’na ait olan birçok lezzetli yöresel yemeği bulunmaktadır. Her geçen gün daha da fazla sayıda kişi, Beypazarı’nı ziyaret etmek için bu bölgeye akın etmeye devam etmektedir. Yöresel bir kültürün yaşatıldığı bu bölgede hizmet vermeye devam eden esnaf da yine bu kültürü yaşatmak istemekte ve istek çerçevesinde gelişmektedir. Böylelikle kişiler en eski çağları da günümüz modernliğini de Beypazarı’nda bulabilme imkânına sahip olabilmektedir. Konumu itibari ile kolay bir ulaşıma sahip olması ile birlikte turistik açıdan da büyük bir öneme sahip olmaya devam etmektedir.

Ayasofya Müzesi

                                                             
ayasofya

Doğu Roma İmparatorluğu tarafından İstanbul ilinde yapılmış olan en büyük kilisedir. Kilisenin aynı yerde üç kere inşa edilmesi dikkat çekici bir özelliğidir.
İmparator Konstantios ilk kiliseyi 360 yılında yaptırmıştır. 404 yılında çıkan halk ayaklanması ile yakılmış ve sonucunda yıkılmıştır. Günümüz itibarı ile ilk kiliseye ait bir kalıntı görülmemektedir.
İmparator II. Theodosios 415 yılında kiliseyi yeniden inşa ettirmiştir. İnşa edilen ikinci kilise, ahşap çatı ile kaplı anıtsal bir girişi bulunan eser olarak inşa edilmiştir. Tarihe Nika İsyanı olarak geçmiş olan halk ayaklanması neticesinde, kilise 532 yılında ikinci defa yıkıma uğramıştır.
  Günümüzde bilinen Ayasofya ise, İmparator Justinianos tarafından 537 yılında yaptırılmış ve tören ile ibadete açılmıştır. İmparator Justinianos’un mabedin içerisinde, Hz. Süleyman’a atfen ‘’ Ey Süleyman seni geçtim’’ diye bağırdığı tarihçiler tarafından bildirilmektedir. Yaptırılan bu üçüncü kilisede; dış ve iç olmak üzere iki adet narteksi, bir apsisi ve üç adet nefi bulunmaktadır. İnşası esnasında, Aspendos, Baalbek, Ephesos ve Tarsus gibi antik şehir kalıntılarından sütunlar ve mermerler getirilmiştir. Ayrıca, Marmara adasından, Afyondan, Eğriboz adasından, Kuzey Afrika’dan getirilen mermerler de muhteşem mimaride kullanılmıştır. İmparatorluk kilisesi olmasından dolayı, Ayasofya Roma döneminde, imparatorların taç giyme törenlerinin yapıldığı bir yer olmuştur.
  1453 yılında Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesi ile Ayasofya camiye çevrilmiştir. Fetihten sonra yapı güçlendirilmiş, Mimar Sinan tarafından yapılan minareler yapı destekleyici özelli ile binanın koruma altına alınmasına katkı sağlamıştır. Osmanlı döneminde, Ayasofya’nın içerisine, minber, mihraplar, vaaz kürsüsü, müezzin mahfilleri ile maksureler yapılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman, Budin seferi dönüşünde yanında getirdiği bronz kandilleri Ayasofya Camine hediye etmiştir.
  Ayasofya, Mustafa Kemal Atatürk’ün emri üzerine, Bakanlar Kurulu kararı gereğince, müze haline getirilmiştir. Müze haline çevrilen Ayasofya, 1 Şubat 1935 tarihinde ziyaretlere açılmıştır.

İstanbul Fethiye Müzesi

                                                                 
fethiye müzesi

Fethiye Müzesi İstanbul’un Fatih ilçesinin Çarşamba bölgesinde yer alan tarihi bir müzedir. Doğu Roma Döneminde Pammakaristos Manastır Kilisesi olarak hizmet vermişti, günümüzde müze olarak halkın ziyaretine açıktır. 1292-1294 yıllarında yapılmıştır ve o yıllardan beri hala sağlam bir şekilde varlığını sürdürebilmektedir. İlk yapılan büyük kuzey kilisesi Meryem’e adanmıştır. Sonradan büyük kiliseyi yaptıran Mikhail Palailogos’un eşi, Maria kuzey kilisesinin sağına küçük bir kilise yaptırmıştır. Mezar şapeli bulunan bu ek kilisede Maria ve Mikhail’in mezarları bulunur. Bu kilisenin yapıldığı yer on üçüncü yüzyıldan önce de kilise olarak kullanılmaktaydı.
  1453 yılında İstanbul fethedildikten sonra kilise önce kadınlar manastırı olarak kullanılmıştır. Sonrasında Hristiyanların elinde kaldığı için 1586 yılında Havarium Kilisesinden çıkan patrikhanenin buraya taşınması gerçekleştirilmiştir. Osmanlı döneminde kiliseye minare ve mihrap kısmı eklenip camiye çevrilmiştir. 3. Murad o sırada yaptıkları Azerbaycan ve Gürcistan seferlerinin anısına burayı camiye çevirince ismini Fethiye koymuştur. Günümüzde eski bütün kiliseler gibi müze olarak kullanılmaktadır. Cami kısmı hala işlev görmektedir. Ezandan yirmi dakika önce açılan cami kısmı tarihi dokusunun zarar görmemesi için gün içinde sadece kısa bir süre açık kalmaktadır. 1938-1940 yılları arasında kilise çok büyük onarım geçirmiş
   Müzenin içinde ve özellikle tavanında bulunan mozaikler oldukça göz alıcı fakat bir kısmı tahrip olmuş durumdalar. Yapının cepheleri son dönem Bizans mimarisinin bütün özelliklerini yansıtır. Sonradan cami olmasıyla yapılan eklemelerde mimari yapısına uygun bir şekilde eklenmiştir. Güney cephede bulunan ve oldukça süslü olan tuğla mimari bant üzerinde yapıyı kimin yaptığı ve Şair Philes’e ait bir şiir yazmaktadır. Binanın kubbe ve duvarları hep on dördüncü yüzyıldan kalma mozaikler ile bezenmiştir. Müze eskiden kilise olarak kullanıldığı için her yer Hristiyanlık dininin motifleri ile süslüdür. Kilisenin sunak odası kısmında Hz. İsa, Meryem ve Vaftizci Yahya’nın tasvir edildiği görkemli bir deisis bulunur. Kubbenin orta bölümünde Hz. İsa, iç bölümlerin 12 Tevrat peygamberi ve tavan örtüsünde ise Azizler ve Vaftiz sahnesi bulunur.